31 Mayıs 2010 Pazartesi

Korkuyorum


Korkuyorum.

Sokaklarda cadi avi yaparcasina yahudi avi baslatacaklar diye,

Neden savastigini bile bilmeden bir kadin eli bile tutmamis ellerinde tufeklerle sirf baskalari icin kardeslerini katledecekler diye,

Tanri'nin farkli isimli evlerinde imani vicdansizca daha da kirletecekler diye,

Sonsuz hosgorunun ogutlendigi bir dinin mensuplarina katil gozuyle bakacaklar diye,
Daha fazla cocuk babasiz, annesiz kalacak daha fazla anne evlatlarini gomecek diye,

Para kazanmak daha pis isleri daha iyi yapmakla es deger tutulacak diye,

Yasamak, korku ortusunun altinda giderek nefessizlesecek, serefsizlesecek diye,

Insanlar, vicdanin emrettigini soyleyemeyecek diye,

Isgal yasallasacak, nefret siradanlasacak diye,

Korku giderek herkesin icinde daha da buyuyecek diye,

Cocuklar hic oyun oynayamadan olecek diye,

Mis gibi Akdeniz tipki bir zamanlar Ege'de oldugu gibi kirmiziya boyanacak diye,

Keder yureklere yerlesip nesillerce aktarilacak bir kan davasina donusecek diye,

Trajediler tarih olacak, tarihte kalacak diye,

Gencler umutsuz kalacak, artik inandiklari ve ugruna cabalayacak birseyleri olmayacak diye,

Inanmaya ve yapmaya deger hicbir sey kalmayacak, herseyin sonuna gelinmis olacak diye,

Insanlik sinavinda kalacak, kotuler kazanacak ve iyiler hic hatirlanmayacak diye,
Dunya giderek daha kotu bir yer olacak diye korkuyorum.

(31.05.2010 - Israil'in Gazze'ye giden yardim gemilerine saldirmasinin ve Iskenderun'da 7 askerin sehit edilmesi uzerine)


25 Mayıs 2010 Salı

Yazi Neden Ciddi Bir Istir?

Kendime hep "artik yazi yazmaya vakit ayiracagim" derim. Bunu durup durup hayatimin degisik donemlerinde yaz baslarken, kis biterken, okulu bitirdigimde, dogumgunlerimde vs. kendime soylerim. En nihayetinde sarhos ve/veya mutsuzken wordde yazilanlar disinda kendime saklayabildigim ne gunlugum ne de denemelerim oldu. Gerci ben de kendimde ne yazmasa cildiracak denli bir deha ne de duzenli yazi yazmayi tetikleyecek guclu bir heves gordum.

Velhasil gecenlerde universite 3'te yani ben 22 yasindayken cekilmis bir fotograf gozume carpti. Evet simdiki halime kiyasla her ne kadar daha kilolu (sisman da buraya uyacak bir sifattir) olsam da tum kibirlerden uzak bir bicimde samimiyetle soyleyebilirim ki fotograftaki gulusumde simdi yuzumde olmayan bir genclik, bir toyluk, daha da avam tabiriyle korpelik vardi. Oysa ki o fotograf cekilirken ben hic sevmedigim bir kurumda stajimin son gunundeydim, ortak hicbir yonumun olmadigi insanlarla birlikte bir lansmana gidiyordum ve acikcasi cok ama cok sikiliyordum. Neydi yuzume 3 yil icinde yerlesen?

Gecen 3 yil icinde oturup da yalan yanlis, kirik dokuk, sacma sapan da olsa birseyler yazmis, olan bitenlerin bende biraktilarina dair kayitlar birakmis olsaydim belki bu sorunun cevabina dair inandirici ve gercek bir cevap bulabilirdim. Bu sorunun cevabinin buyumek/yaslanmakla cok yakindan ilgili oldugunu bal gibi bilmeme ragmen nasil buyudugumun/yaslandigimin cevabi, iki farkli zamanda cekilmis fotografi yanyana getirdigimde aralarinda olusan gorsel farktan ibaret.

Iste tam da bu nedenle yazmak ciddi bir istir aslinda. Birilerine ogut/ayar vermekten, kitlelerle fikirlerini paylasmaktan, gezilip gorulenleri yenilip icilenleri anlatmaktan, tartismaktan cok daha anlamli bir islevi var benim icin yazmanin. Yazmak, gittigim yolun neye benzedigi ve benim o yolda neden ilerledigimi, durdugumu, geri dondugumu vb. aciklamali. Vardigim yeri anlatacak bilgimin ve icgorumun olusmasi ancak vardigim yeri gectikten sonra oraya varana kadar gectigim yollarin tarifi ile mumkun.

Henuz bir hedefim yok, sadece yazacaklarim var.